GÖRME ENGELLİLERİ TANIYALIM

Görmeyenleri Tanıyalım

GÖRME ENGELLİLER ( Kör ve Az Görenler)

Kör: Bütün düzeltmelere rağmen iki gözle görmesi 1/10 dan daha aşağı olan eğitim öğretim çalışmalarında görme gücünden yararlanması mümkün olmayandır.

Az Gören. Bütün düzeltmelere rağmen iki gözle görmesi 1/10 ile 3/10 arasında olan ve özel birtakım araç ve yöntemler kullanmadan eğitim, öğretim çalışmalarında görme gücünden yararlanması mümkün olmayanlardır.

Aileye Öneriler

Çocuk hiç göremiyorsa ona becerileri sözel olarak açıklayarak ve birlikte yaparak kazandırınız. Çocuk sizi dinlerken yapmış olduğu beceriyi de parmaklarıyla yoklamasına her defasında izin ve fırsat veriniz.

Çocuk az görüyorsa görmesinden yararlanarak becerileri kazandırınız. Bağımsız olarak yapabildiği beceriler varsa nasıl yapabildiğine bakınız. Bundan sonra yapacağı becerileri öğretirken bunlardan yararlanabilirsiniz. Bağımsız olarak becerileri yapmasını teşvik ediniz, zaman ve fırsat veriniz.  Beceri yada işi ne kadar yapabildiğini belirleyerek bağımsız olarak yapamadığı yerlerde sadece yardım edin. Çocuğa sadece her defasında bir beceri yada bu becerinin bir bölümünü öğretmeyi deneyiniz. Önceki beceri yada becerinin kolay bir bölümü tamamen öğrenildiğinde becerinin izleyen güç bölümünü öğretmeye çalışınız.

Becerileri tamamladığında mutlaka ödüllendirin. (Aferin, çok güzel v.b.) Görme engelli bir çocuğun tüm gün evde bulunması, evden dışarıya çıkmaması onu topluma hazırlamaz. Görme engelli çocuğun okula gitmesi yaşadığı toplumla daha fazla bütünleşmesini sağlayacaktır. Görme engelli çocuğun takılacağı, yada çarpabileceği eşyaların ve engellerin ayak altından kaldırılması gerekir. Çocuğun kolayca eşyaların yerlerini bulmasına yardım edecek düzenlemeler yapılmalıdır.

Yerleri sabit olan eşyaların dışında yaptığımız değişiklikleri her defasında göstermeli ve yerlerini öğretmelisiniz. Görme güçlüğü ne kadar erken teşhis edilirse, çocuğa o kadar fazla yardım edilir. (Örn.. erken ameliyat yada ilaçla tedaviyle çocuğa çok fazla şey kazandırmak mümkün olabilir. Yani görmesi tanı olmasa hile daha iyi görebilir duruma gelebilir.)

Öğretmene Öneriler

Öğretmenlerin yapacağı aile ziyaretleri ile, özellikle görme engelli çocukla ilgilendiğinizi söyleyerek ve çocuklarını kabul ederek onlarında çocuklarını kabul etmelerine yardım etmiş olursunuz. Görme güçlüğü olan çocuğa tıbbi, çevresel ve eğitsel açıdan yardım edilebilir. Görme yetersizliği olan çocuklarda bağımsızlık duygusunu geliştirme çabalarının bir bölümü olarak bu çocukların kendi eğitim kitaplarından ve araçlarından sorumlu olması istenmelidir. Sınıftaki gören çocuk zaman zaman görme yetersizliği olan çocuğa rehberlik yapabilir. Ancak görme yetersizliği olan çocuğun çok fazla bağımlı olmamasına da dikkat edilmelidir.

Görme Yetersizliği olan çocuklarında sınıftaki her etkinliğe katılması cesaretlendirilmelidir. Eğer onların sınıftaki faaliyetlere katılmaları mümkün olmuyorsa ek etkinlikler düzenlenmelidir. Öğretmenin tahtaya bir şey yazarken yazdıklarını yüksek sesle söylemesi her zaman görme engelli çocuk için yararlı olur

Matematik öğretiminde görülen problemlere ek olarak Fen Bilimleri ve Coğrafyanın çok fazla görsel uyaranlara dayalı olması nedeniyle ek düzenlemelere ihtiyaç olabilir Bu nedenle görme engelliler okullarından materyal ve bilgi alınmalıdır. Görme yetersizliği olan çocuğun ödevini tamamlayabilmesi için ek zaman verilmesi uygun olabilir. Görenlerle, görme yetersizliği olan çocuklar arasında sosyal ilişkiler cesaretlendirilmelidir.

AZ GÖRENLERE BİLGİ

Görme yetersizliğini tanımlamada bilinmesi gereken 2 kavram vardır. Bunlar görme keskinliği ve görme alanıdır. Görme keskinliği, belli bir mesafeden ( 20 feet) görme ve ayrıntıları ayırt edebilme yeteneğidir.
Görme alanı, dümdüz karşıya bakarken başımızı sağa sola oynatmadan görebildiğimiz alandır.

Az görme gerek ülkemizde gerekse dünyada kişisel açıdan ve toplum açısından önemli sorunlara yol açan bir rahatsızlıktır. Toplumsal açıdan önemli işgücü kayıplarına yol açan az görme sorununun tedavisinde erken teşhiş çok önemlidir. Amaç az gören hastaları toplumsal hayatın bir çok koluna yeniden kazandırmaktır. Az Görme Önlenebilir Bir Problemdir.
Başarıda en önemli nokta göz tembelliğinin teşhis zamanıdır. Eğer erken teşhis ve düzenli tedavi yapılırsa çoğu kez normal görmeye ulaşılabilmektedir. 9 yaş sonrasında yapılacak kapamanın herhangi bir faydası olmamaktadır. Katarakt gibi sebeplerle ortaya çıkan göz tembelliklerinde çok seri davranmak gereklidir. Erken bebeklik dönemlerinde cerrahi ve kapama tedavileri ile müdahale yapılmalıdır.
Tekrar hatırlatalım ki 4 yaş öncesinde tüm çocukların şikayet olsun olmasın, mutlak surette göz muayenesi olmaları gerekmektedir.

AZ GÖRENLERE BİLGİ
Her oftalmologun klinik hayatında en çok karşılaştığı hastalar, görmesini doğumdan itibaren ya da daha sonraki yıllarında çeşitli rahatsızlıklarından dolayı belli oranlarda kaybetmiş hastalardır. Çocuklarda prematüre retinopatisi, konjenital glokom,albinizm, optik nöropati, travma ve konjenital malformasyonlar az görmenin en önemli nedenlerini oluştururken, gençlerde heredofamiliyal maküla distrofileri ve yaşın artmasıyla da, yaşlanma ile ilgili dejeneratif hastalıklar daha sıklıkla ortaya çıkmaktadır. 50 yaşından büyük hastaların çoğunluğunda, ciddi görme kaybının nedeni yaşa bağlı maküla dejeneresansıdır. Yaşam süresi uzadıkça, makülopati, katarakt, glokom, optik nöropati, diabetik retinopati gibi hastalıklardan etkilenen bireyler artmakta ve az görme, toplum açısından daha önemli bir problem olmaktadır. Ayrıca bu kişiler toplumsal yaşamda çoğunlukla sorunlu bireyleri oluşturmaktadırlar. Journal of Visual İmpairment and Blindness’ın 36. istatistiksel raporuna göre, Amerika’da 4.8 milyon görme özürlü hasta ve bu hastaların %90’ında ise belirli bir kullanılabilir görme vardır. İngiltere Körler ve Az Görenler Kayıtlarından alınan bilgilere göre 0-15 yaş arasındaki çocuklar kayıtlı körlerin %2.2’sini, kayıtlı az görenlerin ise %1.3’ünü oluşturmaktadırlar. 65 yaş üzerindekiler ise her iki popülasyonun %70’den fazlasını teşkil etmektedir.

Ne yazık ki görsel rehabilitasyona çoğu zaman gerekenden daha az önem verilmiştir. Az görme terimi ve rehabilitasyonu 20. yüzyılın ikinci yarısından sonra güncelleşmeye başlamıştır. Bundan önce, hastalar görsel açıdan çok keskin sınırlar ile ikiye bölünmüşlerdir: Hasta ya görüyordur ya da kördür. Kör olarak tanımlananlara çoğu kez ‘Yapılacak bir şey yok’ şeklindeki açıklamalar ile Braille alfabesi öğretilmiş ve körler okullarına gönderilmişlerdir. O yıllarda kabul gören teoriye göre az gören gözün kullanılması hasarı daha da arttıracaktır. Bu, görmeyi kurtarıcı teknik 1913’ten 1950’lere kadar oldukça ilgi görmüştür. İlk az görme yardımcısı ise 1953 yılında uygulanmıştır. Bu yıllardan sonra kademeli olarak gelişmeler izlenmiştir. Finestone ve Gold , 1959 yılında yayınladıkları çalışmalarında az görmeli hastaların rehabilitasyon için gerekli merkezlere sevklerinin ortalama 3 yıl geciktiğini saptamışlardır. Bu süre zarfında hastaların deprese olacakları ve olası rehabilitasyon için motivasyonlarını kaybedeceklerini bildirmişlerdir. Son yıllarda, hızlı teknolojik gelişmelerin etkisiyle de bu kişilere yardımcı olma yolları ve başarı oranı büyük ölçüde artmıştır. Toplumsal gerçekler şunu göstermektedir ki, görsel rehabilitasyon en küçük göz merkezinde bile var olması gereken bir subklinik daldır. Ülkemizde, az görenlere yardım konusunda 1980’lerden sonra gelişmeler yaşanmış ve bir çok çalışmaların sonuçları yayınlanmaya başlanmıştır.

DÜŞÜK GÖRME
Az görme, standart optik düzeltme ile düzeltilemeyen subnormal görme keskinliği veya anormal görme alanıdır. Subnormal görme kriteri olarak sıklıkla 20/70 alınsa da görme keskinliği az olan her hasta ‘az görmeli hasta’ değildir. Az görmeli hasta, görsel sistemin geri dönüşsüz bir bozukluğundan dolayı, spesifik görme arttırıcı araçlar olmaksızın kendi günlük, gerekli görsel aktivitelerini yerine getiremeyen hastadır. Bu nedenle, az görmeli hastanın rehabilitasyonunda kılavuz, görme keskinliği olmayıp, hastanın kendi görme keskinliğini nasıl değerlendirdiği ve kişisel ihtiyaçlarıdır. Örneğin bir taksi şoförü için 20/60’lık görme keskinliği işini devam ettirmesi için yeterli olmaz iken, 20/200 gören yaşlı bir kişi hayatından memnun olabilmekte ve az görme yardımcılarına ihtiyaç duymamaktadır.
Amerikan standartlarına göre körlük tanımı şöyledir: İyi gören gözde tam korreksiyonla 20/200 veya daha az görme veya santral görme 20/20 olsa dahi, görme alanının 200 ile sınırlı olması halidir. Alman Sosyal Güvenlik Kuruluşuna göre görsel handikap: 0.3-0.03 arası, körlük ise, 0.02’nin altında görme keskinliği olarak tanımlanmıştır. 1977’de WHO tarafından yapılan tanımlamaya göre ise körlük kullanılabilir görmenin olmamasıdır. Az görme ise, belirgin bir engelin var olmasına rağmen, kullanılabilir rezidüel bir görmenin varlığıdır. Tüm bu tanımlamaların ışığı altında şu sonuca varabiliriz: Yasal olarak kör kabul edilen her hasta az görmeli hastadır, ancak her az görmeli hasta yasal olarak kör değildir.

Görmeyi azaltan olay her ne olursa olsun, sonuç aynıdır: Retinada standart lenslerle çözülemeyen bulanık bir hayal oluşur. Az gören hasta, retinasının görme merkezi (fovea) dışında bir alanını kullanmak zorunda kalacaktır. Bu bölge, cisimlerin detaylarını fovea kadar net algılayamaz ve görme keskinliği hastalığın retinada kapladığı alan ile doğru orantılı olarak değişir. Retinadaki hayalin boyutlarını arttırmakla, hayal non-fonksiyone alanı çevreleyen sağlıklı retina dokusu tarafından detaylı olarak algılanabilecektir. Skotomun (görülemeyen bölge) yoğunluğu ve genişliği, retinal hayalin ne kadar büyütülmesi gerektiğini belirler. Skotom ne kadar geniş olursa, büyütme o kadar fazla olmalıdır. Bu durum çoğu az görme yardımcılarının neden büyütme fonksiyonu üzerine kurulu olduğunu açıklar.

Ayrıca değişik yazarlar tarafından az görme yardımcılarının etkinliğini arttırmak için çeşitli metodlar denenmiştir. Bunlardan en çok kabul görenler prizma kullanımı ve ekzantrik bakıştır. Her iki metodun da esası, görüntüyü merkez dışı retinada görüş için uygun alana yöneltmektir. Ekzantrik bakış teknikleri oldukça yararlı bir yöntemdir ancak tam anlamıyla uygulanabilmesi için saatler süren adaptasyona ihtiyaç gösterir, sadece genç ve iyi motivasyona sahip hastalarda başarılı sonuçlar verebilir . Nilsson , optik atrofi, glokom veya dejeneratif miyopi tanısı almış az görmeli hastaların %30-40’ında ekzantrik bakış çalışmasının gerekli olduğunu, retinitis pigmentozada ise bu oranın %5 olduğunu bildirmiştir. Bu dört gruptan en fazla ekzantrik bakışa ihtiyaç duyan hastalar optik atrofili hastalar olmuştur. Ekzantrik görmenin herhangi bir pozisyonunda elde edilecek maksimum görme hasta açısından çok önemli olabilmektedir ve bu nedenle her az görme hastasında araştırılmalıdır.

Standart 12 punto harflerin boyu yaklaşık 2 mm dir. 18 puntonun ki 3.33 mm dir. Dolayısıyla, büyük punto sadece 1.7 kez büyük olup, 20 cmden net okunan 18 punto yazı, 12 punto ile 12 cm’den net olarak okunabilir. Hastanın mevcut akomodasyon yeteneği ve kırma kusuru uygunsa, objeleri sadece gözüne yaklaştırarak okuyabilir. Yani akomodasyonu güçlü bir çocuk veya yüksek miyop hasta maküler dejenerasyonu olsa bile, yazıyı gözlerine yakın tutarak okuyabilir. Hastalara yakın okumanın hiçbir zararı olmadığı ve gerekirse yazıyı burunlarına değdirecek kadar yaklaştırması gerekebileceği izah edilmelidir. Bunun bir örneğini de televizyon seyrederken yaşarız. 1 metreden parmak sayar düzeyde görmesi olan hasta 60 cm’den rahatlıkla televizyon seyredebilir. Televizyonun az görenlerin yaşantısındaki önemli rolü unutulmamalı ve az gören olgularımıza televizyonu yaklaşarak seyretmelerini öğütlemeli ve yakından seyretmenin gözlere hiçbir yan etkisinin olmadığına hastayı ve yakınlarını inandırmalıyız.

Retinal hayalin genişletilmesi için dört tip büyütme kullanılır:

1) Rölatif hacim büyütmesi: Artmış cisim hacmi ile artmış retinal hayal hacmi arasında direkt bir ilişki vardır. Esas cismin hacmini iki katına çıkarmak retinal hayalin de iki kat büyümesine yol açacak ve görülmesi kolaylaşacaktır.

2) Rölatif mesafe büyütmesi: Cisimler göze yaklaştıkça, retinal hayal hacmi de orantılı olarak büyüyecektir. Yakın bir cisim görme alanının büyük bir kısmını kaplayacak ve hayal de retinada geniş yer kaplayacaktır. Ancak lensler veya akomodasyon ile hayali tam olarak odaklamak gereklidir.

3) Açısal büyütme: Açısal büyütme, binokülerlerde ve teleskoplarda bulunan lens sistemleri ile sağlanan kompleks bir büyütmedir. Sistemden çıkan diverjan ışınlar sayesinde cisim olduğundan daha yakında gibi algılanır. Gördüğümüz hayal, gerçek bir hayaldir. İnsan beyni cisimlerin uzaklaştıkça hayallerinin küçüleceğinin farkındadır böylece uzaktaki cisimler daha büyük göründükçe, beynimiz onları yakındaymış gibi algılar.

4) Projeksiyon büyütmesi: Cisimler projeksiyon ile büyütülebilir. Az görmede kapalı devre televizyon sistemleri (KDTV), bu yol ile büyütme yaparlar.

Yorum Yap veya Soru Sor

Yorum yapmak veya soru sormak için tıklayınız